Nefes
alanı: Dikey bahçeler
Dönemler, etkileşim, tasarım sadece mimaride değil,
peyzaj mimarisinde de var. Tıpkı binalar gibi, dekorasyonda ve peyzajda
ihtiyaçlara paralel çözümler üretiliyor. Şimdiki dönemin ihtiyacı kentlerde
biraz daha yeşil görmek. Dolayısıyla peyzaj mimarlarına dar alanlara “daha çok
yeşil” sığdırmak gibi önemli bir iş düşüyor.

Kentlerde yaşam öyle ki, artık binalardan yeşile, ağaca, dolayısıyla
bahçeye bile yer kalmadı. Nefes alınacak bir yer aradığında hiç kimse kapısını
açıp evinin bahçesine çıkamıyor. Binalarda yaşamak değişen bir anlayıştan öte,
özellikle büyük şehirlerde zorunluluk haline geldi. Artık müstakil evde oturmak
bir ayrıcalık. Bu durum son zamanlarda peyzaj mimarlarını harekete geçirdi. Var
olan alanları, küçük bile olsalar, doğru değerlendirerek karşıya bakıldığında
alabildiğine görülen bahçeler yerine, yukarıya bakıldığında alabildiğine görülen
dikey bahçeler yarattılar. Artık puslu bir caddeye, gri bir binaya bitkilerle
hayat veriyorlar.
Bu uygulamaya akademik çevrede “dikey bitkilendirme”, herkesçe bilinen
adına “dikey bahçeler” deniyor. Uygulamada bir binanın cephesi ya da bir duvar
yeşillendiriliyor; özel olarak seçilen, uygun bitkiler düz duvarda yaşıyor.
Bitkiler yan yana büyümek yerine, göğe doğru yükseliyor.
İşin ustası Patrick
Blanc
Fransız botanikçi Patrick Blanc, on yılını kayalar üzerinde kendiliğinden
büyüyen yabani bitkileri incelemek için harcamış. Keşfettiği bitkileri
binaların duvarlarında yaşatmış ve büyütmeyi de başarmış. Böylece şehirlerin
kendi iklimlerine, binalarının uygun alanlarına göre değişen ama temelde her
yere uyarlanabilecek prensipler yaratmış. 1994 yılında ilkini gerçekleştirdiği
dikey bahçelerin sayısı bugün 200’ü geçmiş bulunuyor.
Dikey bahçelerin dünyada pek çok örneği var ancak, Türkiye’de daha yeni
yeni biliniyor. Hatta dikey bahçelerin ilki geçtiğimiz ay Tarlabaşında bir
binanın yüzeyine Siemens tarafından yaptırıldı. 90 metrekarelik yüzey üzerine
uygulanan dikey bahçede toplam 4000 bitki kullanıldı; bitkilerin özel sulama ve
gübreleme sistemiyle en az altı ay yaşatılması planlanıyor.
Zararı yok, faydası çok
Dikey bahçeler, kentlerde daha çok yeşil görme ihtiyacı üzerinden doğdu ama
aynı zamanda kötü cepheleri de gizliyor. Hatta belki de zaman içinde bütün
çirkin binalar bu yolla güzelleştirilebilir. Binanın dışındaki bitkiler
binalara bir çeşit ısı yalıtımı sağlıyor; içerisi kışın sıcak, yazın daha serin
oluyor. Isının yanı sıra ses yalıtımı konusunda da çok faydalı; çünkü bitkiler
sesi, kiri, tozu emiyor. Dikey bahçeler aslında sadece sahibine değil; büyükçe
bir alanda, uzaklardan da görülebildiği için geniş bir alana hizmet ediyor.
Ancak dikey bahçeler her bina, her duvar için uygun olmayabiliyor. Çok
kesin kuralları yok ama genellikle az katlı binalarda sonuç veriyor. Dikey
bahçeler için kullanılan bitkilerin tahmin edilemeyen bir ağırlığı var. Bu
yüzden binanın duvarının bu bitkileri taşıyabilecek kadar güçlü; yerleştirme
işlemi için gerekli aparatların kullanılabilmesi için elverişli olması
gerekiyor.
Ama her koşulda dikey bahçeler evlerimizin arka bahçelerinden daha az şey
istiyor; toprağa ihtiyaç duymuyor, su maliyeti düşük oluyor, seçilen bitkiler
heba olmuyor. Bitkiler sabit durmadığı, aparatların çevresine yerleştirildiği
için herhangi bir hastalık ya da böceklenme durumunda bakım ve temizlik yapmak
çok kolay oluyor. Ayrıca, ufak tefek zorlukları olsa bile biraz daha yeşil için
çaba göstermeye değmez mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder