23 Temmuz 2012 Pazartesi


Nefes alanı: Dikey bahçeler

( Aysel Bozan Yılmaz tarafından hazırlanmıştır.)
Dönemler, etkileşim, tasarım sadece mimaride değil, peyzaj mimarisinde de var. Tıpkı binalar gibi, dekorasyonda ve peyzajda ihtiyaçlara paralel çözümler üretiliyor. Şimdiki dönemin ihtiyacı kentlerde biraz daha yeşil görmek. Dolayısıyla peyzaj mimarlarına dar alanlara “daha çok yeşil” sığdırmak gibi önemli bir iş düşüyor.

Kentlerde yaşam öyle ki, artık binalardan yeşile, ağaca, dolayısıyla bahçeye bile yer kalmadı. Nefes alınacak bir yer aradığında hiç kimse kapısını açıp evinin bahçesine çıkamıyor. Binalarda yaşamak değişen bir anlayıştan öte, özellikle büyük şehirlerde zorunluluk haline geldi. Artık müstakil evde oturmak bir ayrıcalık. Bu durum son zamanlarda peyzaj mimarlarını harekete geçirdi. Var olan alanları, küçük bile olsalar, doğru değerlendirerek karşıya bakıldığında alabildiğine görülen bahçeler yerine, yukarıya bakıldığında alabildiğine görülen dikey bahçeler yarattılar. Artık puslu bir caddeye, gri bir binaya bitkilerle hayat veriyorlar.
Bu uygulamaya akademik çevrede “dikey bitkilendirme”, herkesçe bilinen adına “dikey bahçeler” deniyor. Uygulamada bir binanın cephesi ya da bir duvar yeşillendiriliyor; özel olarak seçilen, uygun bitkiler düz duvarda yaşıyor. Bitkiler yan yana büyümek yerine, göğe doğru yükseliyor.


İşin ustası Patrick Blanc
Fransız botanikçi Patrick Blanc, on yılını kayalar üzerinde kendiliğinden büyüyen yabani bitkileri incelemek için harcamış. Keşfettiği bitkileri binaların duvarlarında yaşatmış ve büyütmeyi de başarmış. Böylece şehirlerin kendi iklimlerine, binalarının uygun alanlarına göre değişen ama temelde her yere uyarlanabilecek prensipler yaratmış. 1994 yılında ilkini gerçekleştirdiği dikey bahçelerin sayısı bugün 200’ü geçmiş bulunuyor.

Dikey bahçelerin dünyada pek çok örneği var ancak, Türkiye’de daha yeni yeni biliniyor. Hatta dikey bahçelerin ilki geçtiğimiz ay Tarlabaşında bir binanın yüzeyine Siemens tarafından yaptırıldı. 90 metrekarelik yüzey üzerine uygulanan dikey bahçede toplam 4000 bitki kullanıldı; bitkilerin özel sulama ve gübreleme sistemiyle en az altı ay yaşatılması planlanıyor.

Zararı yok, faydası çok
Dikey bahçeler, kentlerde daha çok yeşil görme ihtiyacı üzerinden doğdu ama aynı zamanda kötü cepheleri de gizliyor. Hatta belki de zaman içinde bütün çirkin binalar bu yolla güzelleştirilebilir. Binanın dışındaki bitkiler binalara bir çeşit ısı yalıtımı sağlıyor; içerisi kışın sıcak, yazın daha serin oluyor. Isının yanı sıra ses yalıtımı konusunda da çok faydalı; çünkü bitkiler sesi, kiri, tozu emiyor. Dikey bahçeler aslında sadece sahibine değil; büyükçe bir alanda, uzaklardan da görülebildiği için geniş bir alana hizmet ediyor.


Ancak dikey bahçeler her bina, her duvar için uygun olmayabiliyor. Çok kesin kuralları yok ama genellikle az katlı binalarda sonuç veriyor. Dikey bahçeler için kullanılan bitkilerin tahmin edilemeyen bir ağırlığı var. Bu yüzden binanın duvarının bu bitkileri taşıyabilecek kadar güçlü; yerleştirme işlemi için gerekli aparatların kullanılabilmesi için elverişli olması gerekiyor.

Ama her koşulda dikey bahçeler evlerimizin arka bahçelerinden daha az şey istiyor; toprağa ihtiyaç duymuyor, su maliyeti düşük oluyor, seçilen bitkiler heba olmuyor. Bitkiler sabit durmadığı, aparatların çevresine yerleştirildiği için herhangi bir hastalık ya da böceklenme durumunda bakım ve temizlik yapmak çok kolay oluyor. Ayrıca, ufak tefek zorlukları olsa bile biraz daha yeşil için çaba göstermeye değmez mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder